Telefon
WhatsApp
Keşanlı Ali, Keşan’ı terk etti!

 

Demirciler Caddesi'nden geçiyordum, baktım bizim Keşanlı Ali, Artı Çarşı'nın girişindeki her zaman oturduğu bankta yok. Aradım;

"Hayırdır Ali abi, bugün yoksun?" dedim.

"Bundan sonra yokum Cengizhan kardeş, ben de Keşan'ı terkedenler kulübüne katıldım." dedi.

"Hoppalaa!" dedim, "Sebep?"

"Biliyorsun birkaç yıldır bu bankın bir köşesini kendime mesken tuttum. Bankımda oturup Keşan'ı seyrettim. Yanıma oturanlarla sohbet ettim. Kimi öylesine poz verdi yanımda, kimi dertleşti. Öyle yalnız insanlar vardı ki, özellikle gece el ayak çekilince benimle oturup, şarabını birasını açıp derdini dökenler oldu. Sevgi gösteren de oldu nefret kusanlar da. Yanıma dostça oturduğunu sandığım insanların kafamda bira şişesi kırdığı da oldu, yüzüme tüküren de... Kedi geldi, köpek geldi, kuş geldi; insanların yaptığı hiçbir kötülüğü yapmadılar! İnsanlarsa, daha ilk geldiğimde bir gece elimdeki tespihi kırdılar. Sonra birkaç vandal saldırısına daha uğradım. Yağmur yağdı, kar yağdı, güneş tepeme vurdu, yine de kalkmadım; insanları gözlemlemeye, onlarla sohbet etmeye devam ettim. Siz uyurken bile ben burada Keşan’ı, Keşan’da yaşayanları izledim…”

Bir an soluklandı Keşanlı Ali, derin bir sigara çekişi hissettim. Nefesimi tutup dinlemeye devam ettim:

“Benim gençligimde mahpushanede bile bir adap vardı. Şimdi bakıyorum; ne sokakta ne siyasette ne ticarette kalmış o! Hele sosyal medya denen zamazingo çıktı, mertlik iyice bozuldu. Atışmalar, sataşmalar, tehditler, böbürlenmeler, aşağılamalar.... insanlar yüzyüze söyleyemedikleri her şeyi orada rahatça sallıyor! Ve sorarsan hepsi mert!”

“Bu sadece Keşan’da değil, ülkenin genelinde de…” diyecek oldum, kesti Ali abi sözümü:

“Orası öyle ama burası küçük yer. Herkes biribirinin yüzüne bakıyor. Ve herkesin biribirinin yüzüne bakacak yüzü olmalı! Ama şimdi herkes, herkesin yüzüne gülüp arkasından oyun çeviriyor. Hele Keşan’ın dedikodu mekanizması.. inanılmaz! Komşu komşunun, esnaf esnafın, arkadaş arkadaşın, siyasiler biribirinin.. neyse.. açtırma ağzımı şimdi kızan!...”

Bir derin sigara soluğu daha geldi kulağıma telefondan.

“Hadi diyelim ki bunlar her yerde var..” diye devam etti Keşanlı, “Keşan’ın trafik karmaşası İstanbul’da bile yok! Patlamalı egzoslu motosikletlerden, sonuna kadar sesi açılmış, sözde müzik çalan otomobillerden, gece yarılarına kadar şehrin merkezinde açık havada yapılan düğünlerden, havai fişek ve silah seslerinden, gece yarıları bağıra bağıra küfürler saçarak geçen insan(!)lardan, kulaklarımı kaybetme derecesine geldim! Direksiyona geçen yayayı, yayalar araç sürücülerini tanımaz oluyor. Önümde her gün trafikten birkaç kavgaya tanık oluyorum. Kaldırımlara duba koysan olmuyor, dubayı kaldırsan hemen araçlar tarafından işgal ediliyor. Esnafsa, dükkanının önündeki yola bile sahip! Kaldırımı ne kadar genişletirsen, esnafın kaldırımı işgali o kadar artıyor, bununla da kalmıyorlar, yolun yarısını da reklam bayraklarıyla, dubalarla, sandalyelerle, sattıkları mallarla babalarının malı gibi kullanıyorlar... Pazaryerinden tut da, şehrin her yeri açık hava satış alanı.. ne satılanı denetleyen var, ne nerede durduğunu! Kurallara uyarak iş yapmaya çalışanlarsa, patır patır dükkan kapatmak zorunda kalıyor! Velhasıl çocuk, Keşan’ı terk etmek için söylenecek daha o kadar çok şey var ki, ne benim nefesim yeter, ne senin kalemin!..”

Tam konuşacaktım, yine kesti sözümü, “Haa bak evlat, en kötüsü de nedir bilir misin? Hakkı, hukuku, adaleti sağlamaya çalışanların üzerine, Demoklesin Kılıcı gibi siyaseti/siyasetçiyi koyarsan, hiçbir şey düzelmez! Zabıtanın, polisin kestiği cezayı siyasetçi devreye girip iptal ettiriyorsa, orda artık görevli de görevini yapmaz olur, orman kanunları çalışır, illegal yapılanmalar çalışır, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik alır gider, gücü gücü yetene!... Siz de böyle hem her şeyden şikayetçi, hem de sus pus oturur kalırsınız!”

Söyleyecek söz bulamadım!.. “Birlikte bir fotoğrafımız kalsaydı bari, seninle bir fotoğrafım bile yok Ali abi” dedim, tokatı yedim: “Sen de gazeteci geçiniyorsun Cengizhan kardeş, bi gün yanıma oturup beni dinlemedin ki!”

“Haklısın abi, yolun açık olsun!...” diyebildim.

Son sözünü söyledi ve kapattı telefonu Keşanlı Ali:

“Eyvallah kardeş, ben Keşan’dan tahliye oldum, darısı başına! Allah seni de kurtarsın!”

 

Reklam verebilirsiniz

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!